Türklerin atla yoldaşlığı tam 5 bin 500 yıl önce başlamış.
Bilimadamlarına göre medeniyet tarihinde insanın ayak izi kadar nal
izlerinin de önemi büyük
18′nci yüzyıl tarihçisi John Moore, “Yaban hayattan medeniyete sıçrama
yapan bütün insan ayak izlerinin yanında bir de nal izleri var” diye
yazıyor.
Çeşitli ülkelerden bilimadamlarından oluşan bir grubun yaptığı
araştırma ise, insan ve atın medeniyet yolundaki bu yoldaşlığının
bugüne kadar bilinenden 1000 yıl daha eski olduğunu, yani günümüzden en
az 5 bin 500 yıl öncesine uzandığını ortaya çıkardı.
“Amerikan Bilimsel Gelişme Birliği (AAAS)” tarafından yayınlanan
haftalık Science dergisinin bugünkü son sayısında yer verilen
araştırma, atı ilk kezevcilleştiren Türklerin, bunu yaklaşık 5 bin 500
yıl önce gerçekleştirdiğini belirledi.
İngiliz Exeter Üniversitesinden Alan Outram tarafından Kazakistan’ın
bugünkü Akmola eyaleti içinde yer alan tarihi Botai kültürüne ait
bölgede yapılan araştırmalarda bulunan arkeolojik bulgular, atların bu
bölgede 5 bin 500 yıl önce de insan yaşamının parçası olduğunu tespit
etti.
AT GEÇ EVCİLLEŞTİ AMA MEDENİYETLERİN YÜKÜNÜ TAŞIDI
Bu keşfin önemli olduğunun altını çizen Outram, “Bu, bu bölgede yaşayan
toplulukların ne kadar erken geliştiğiyle ilgili bütün bildiklerimizi
değiştirecek” dedi. Atın evcilleştirilmesi, çiftçilik, ulaşım imkanları
ve savaşlarda getirdiği üstünlüklerle, sosyal hayatı olumlu yönde
değiştirmişti. Bilimadamları, yeni tespite rağmen, 15 bin yıl önce
evcilleştirilen köpekle, ya da keçi koyun gibi hayvanlarla
karşılaştırıldığında atın evcilleştirilmesinin görece yakın bir zamana
tekabül ettiğine işaret ediyor.
TARİHE DAMGA VURAN BİNEK HAYVANI
Araştırmayı değerlendiren New York Hartwick Üniversitesi
antropologlarından David Anthony ise, atın et ve sütkaynağı olarak
kullanılmaya başlanmasından çok, binek hayvanı olarak kullanılmaya
başlanmasının, ulaşıma getirdiği kolaylıkla tarihte daha etkili
sonuçlara yol açtığını belirtiyor.
Profesör Anthony, “İnsanlar için ekolojik bariyerlerle dolu Asya
stepleri ilk defa Çin ve Avrupa arasında bir koridora dönüştü. Atın
binek hayvanı olması, savaşların tarihini kökten değiştirdi. Sınırlar
değişti. Yeni ticari ortaklıklar kuruldu ve daha önce ulaşılmaz olan
kaynaklara ulaşma imkanları doğdu” diye anlattı bu sonuçları.
Profesör Outram ise makalesinde, bazı bilimadamlarının, Hint Avrupa ya
da Ural Altay dilleri ve benzeri bazı yaygın sosyal değerlerin atın
evcilleştirilmesiyle ilk defa yayılmaya başladığını düşündüklerini
aktardı.
EĞER AT SAĞILABİLİYORSA YABANİ DEĞİLDİR
Arkeologlar, Kazakistan’daki araştırmalarında buldukları at
kemiklerinin, yabani atlarınkinden çok evcilleşmiş atların kemik
özelliklerini taşıdığını belirledi.
Ayrıca, 5 bin 500 yıl öncesine ait kımız kapları bulunması da, atların
o dönemde insanlarca kullanıldığını gösteriyor. Profesör Outram,
“Yabani atı sağar mısınız?” diye sorarken, Profesör Anthony de
meslektaşına katıldığını ifade ediyor; “Eğer atı sağabiliyorsanız o
artık yabani değildir”.
Outram araştırmasında, at sütünden yapılan kımız içeceğinin bugün bile
Kazakistan ve Moğolistan gibi ülkelerde yaygın şekilde yapılıp içilmeye
devam edildiğini de kaydederken, “Herkes kımızın yüzlerce yıl eskiye
gittiğini biliyordu ancak en az 5 bin 500 yıllık bir içecek olduğu
bilinmiyordu.” diye belirtiyor. Araştırma, Britanya Tabii Kaynaklar
Konseyi, Britanya Akademisi ve ABD Ulusal Bilim Vakfının sponsorluğuyla
gerçekleştirildi.