Düşünemeyen bir canlıda psikolojiden nasıl bahsedebiliriz?
Dekart hayvan psikolojisinin gelişimine önemli derecede engel oldu. Çünkü hayvanların fiziksel veya duygusal acı çekmeyen biyolojik makineler olduğunu söylemişti.
Bu, bilimin ve insanlığın gerçeği görmesini uzun süre engelledi. Artık diyoruz ki, felsefeciler insanla hayvanı ayırt etmek için başka şeyler bulsunlar; Çünkü hayvanlar da düşünebilir!
Düşünme yetenekleri insanla kıyaslandığında elbette çok sınırlıdır. Ancak psikolojinin temeli sayılan öğrenmenin mekanizması açısından pek fazla fark yoktur. Fark öğrenilen şeye gösterilen tepkilerin çeşitliliğindedir. İnsanlar, bir uyarana sayısız şekilde tepki verebilirken köpekler ancak sınırlı sayıda tepki verebilirler. Köpekleri psikoloji açısından insanla mukayese ettiğimizde bir konuda daha üstün olduklarını görüyoruz:
Köpekler insan psikolojisinden gayet iyi anlıyorlar. Maalesef aynı şeyi insanlar için söyleyemiyoruz.
Psikolojik Problemler:
Önce psikolojik problem kavramını açıklayalım. Köpeğin kendi doğasına ters düşen ve herhangi bir amaç taşımaksızın yapılan davranışların sebebi psikolojik problemler olabilmektedir. Bunlardan bazıları, sebebi dış faktörler olsa bile, köpeğin kendi içsel hesaplaşmalarıdır. Buna, anoraksia nervosa dediğimiz sinirsel sebeplere dayalı iştahsızlık, depresyon, demoralizasyon ve sebepsiz kaşınmadan tutun, kuyruk yemeğe kadar varan obsessiv-kompulsiv davranışlar örnek gösterilebilir. Bunlar genellikle insan-köpek ilişkisini doğrudan etkilemezler. Ancak bu ilişkiyi doğrudan etkileyen bozukluklar vardır ki, bunun en tipik örneği agresif (saldırgan) davranışlardır ve köpeğin anksiyetesi (gerginliği) dışarıya yönelmiştir. Bunların tamamı tedavi gerektiren psikolojik problemlerdir.
Öncelikle şu soruyu cevaplandırmalıyız: Köpekte problem olarak nitelendirdiğimiz husus gerçekten köpeğin problemi mi yoksa bizim problemimiz midir? Aslında ortaya çıkan davranış problemlerinin önemli bir bölümü, köpek tarafından normal olan davranışların, insanlar tarafından anormal olarak algılanmasıdır. Bizler hayvanlardan, bizim gibi hareket etmelerini ve bizim monoton hayat düzenimize uymalarını bekleriz. Tabi ki, evcilleştirmeyle birlikte, köpekler de kendi kabiliyetleri doğrultusunda bize uymaya çalışmışlardır. Ancak, bazen bizim isteklerimiz çok abartılı olabilmektedir.
Maalesef, köpek için tamamen normal olan birçok davranış insan-köpek ilişkisine zarar verecek boyutlardadır. Örneğin; köpeğin evde liderlik iddiasında bulunması, köpeğin içgüdülerine ters düşmeyen, son derece normal bir davranıştır. Bu tür davranışlar, köpek açısından davranış bozukluğu olmasa da, köpeğin insanla beraber yaşamına olumsuz etki ettiği için, istenmeyen davranış sınıfına girer ve bunların giderilmesinde de psikolojinin tedavi yöntemleri uygulanır.
Bazı istenmeyen davranışlar, sadece basit bir nedenden dolayı oluşmaktadır. Örneğin; bekçilik amacıyla yetiştirilen ancak sonradan küçük bir ev içinde yaşamaya mahkum edilen, dolayısıyla sürekli olarak havlayan bir köpek, bahçe içine konulsa havlamayacaktır. Eğer hayvana bu ortamı sağlayamıyorsak, hayvandaki bu davranışı anormal diye nitelendirmeden evvel biraz düşünmemiz gerekmiyor mu?
Davranış Bozukluğuna Yaklaşım
Bu problemlerin çözümü, bazen birçok organik problemin çözümünden daha zor olabilmekte ve daha fazla deneyim ve bilgi birikimi gerekmektedir. Ancak bu zorluğun yanı sıra, çözümde başarı şansı organik olanlardan daha az değildir.
Bir canlı düşünme yeteneğine sahipse, gayet doğal olarak, bu yetenekle orantılı olarak psikolojik problemlere de sahip olacaktır. Psikolojik problemlerle istenmeyen davranış problemlerini bir birleriyle karıştırmamak gerekir. Bazı istenmeyen davranış problemleri eğitim yöntemleri ile düzelebilir ama psikolojik problemler eğitim yöntemleriyle daha da şiddetlenebilir. Bunun ne tür bir bozukluk olduğuna bırakın veteriner hekim karar versin. Veteriner hekim, gereken medikal tedaviyi yapacak, medikal tedaviyle beraber veya tedavisiz, eğitim yöntemlerinin uygulanması gerekiyorsa güvendiği bir eğitimciye, psikolojik bir problem için gerekli görüyorsa Veteriner Fakültesinde bulunan "Psikolojik Danışma ve Tedavi Birimi"ne havale edecektir.
Davranış tedavisinin hedefi, zorlu problemleri çözmektir. Bu tedavinin şekli problemin niteliği, hayvanın mizacı, hayvan sahibinin ve hattâ terapistin özelliklerine göre değişmektedir. Bu problemlerin çözümünde, terapistlerin, yani hayvanlar üzerinde uzmanlaşmış psikologlar veya psikolojide uzmanlaşmış veteriner hekimlerin görev alması bütün gelişmiş ülkelerin tercihidir.
Davranış bozuklukları nasıl tedavi edilir?
Davranış bozukluğu olan köpek, normal bir köpek değildir. Normal köpeklerin eğitim programları, bu bozuklukların giderilmesinde yarar sağlamaz.
Davranış bozukluğunun tedavisinde, öncelikle problem ile bu problemi doğuran motiv ve bunun kalıcılığını sağlayan takviyeler teker teker ortaya konulmalıdır. Bunu başarabilmek için, psikologun detaylı şekilde çalışması ve hayvan sahibinin çözüm için istekli ve sabırlı olması gerekir.
Hayvan psikologu kimdir, hayvanlarda psikolojik bozuklukları kim tedavi eder?
Birçok değişik şekilleri olan psikolojik bozuklukların tedavisi için, birçok gelişmiş ülkede ayrı bilim dalları kurulmuştur. Bu bozuklukların tedavisi hem medikal hem de davranış değişimi olmak üzere iki yönlüdür. Medikal tedavi veteriner hekimin yetkisi, davranış değişim tedavisi ise psikologun yetkisi dahilindedir. Bu nedenle bu vakalarda, veteriner hekimle psikologun kolektif çalışması gerekmektedir. Ancak ülkemizde, bu iki meslekle de alâkası olmayan kişilerin, kendi kendilerine uzman kesildiklerine tanık oluyoruz.
Davranış bozukluğu aynı tip olabilse de, onu yaratan sebepler tamamen farklıdır. Bunları ortaya çıkarmak için de davranış analizi gerekir. Bu analizi bilimsel psikoloji eğitimi olmayan kişilerin ne derece yapabileceğini belirtmeye gerek görmüyorum. Gelişmiş ülkelerde köpek psikologları eğitimle çözülebilecek olayları zaten köpek eğitim uzmanlarına havale ederler. Bilinçli köpek eğitim uzmanları da hangi durumlarda köpek psikologlarından yardım isteyeceğini bilirler.
Ülkemizde de çok değerli eğitim uzmanları vardır; bu arada uzman diyemeyeceğim kişiler de köpek eğitimi yapabilir ve başarılı olabilirler. Bunda anormal bir durum söz konusu değildir. Ama bu kişi kendisini köpek psikologu olarak tanıtabiliyorsa, daha psikolojinin tanımından dahi habersiz demektir ve onun eğitimciliğinden de şüphe edilir; zira köpek eğitimcisi olmakla maalesef psikolog olunamamaktadır. Eğitimci köpek psikolojisinden tabi ki anlar, ama davranış analizi yapıp, bozuk davranışın nörolojik temellerini ortaya koyamadıktan sonra psikolog olamaz. Beyinde davranış bozukluklarının oluşumundan sorumlu nörokimyasal değişimlerin fizyopatolojisini ve bu bozukluğu giderecek psikofarmakolojiyi de bir hekimden başkası bilemez. Bu nedenle herkes haddini bilmeli, konu köpek diye küçümsenmemeli ve maddî çıkarlar uğruna bilime ve yasalara saygısızlık edilmemelidir. Eğitimci eğitimini, hekim ve psikolog da kendi işini yapmalıdır. Köpekte davranış terapisinde, desensitizasyon, karşı şartlanma veya reziprokal şartlanma yöntemleriyle beraber, medikal yöntemleri uygulayan hayvan psikologu gerektiğinde zaten eğitimciden yardım alacaktır. Burada anlatmak istediğim, birbirlerinin yöntemlerinden faydalansalar da psikologluğun ve eğitmenliğin tamamen ayrı dallar olduğudur. İnsan eğitimcileri de psikolojinin metotlarından faydalanırlar ama hangisi, “ben psikoloğum” diye ortaya çıkmaktadır?
Peki, köpek psikologu kim olmalıdır. Şimdiye kadar mevcut durumda Avrupa ve ABD'e psikologlar hayvan üzerinde, etologlar ve veteriner hekimler ise psikoloji üzerinde ihtisas yapmak suretiyle hayvan psikologu olabiliyorlardı. Bu meslekler içinde, sadece veteriner hekimler medikal tedaviyi yapma yetisine sahip oldukları için, hayvan psikiyatrı olabilmektedirler. Ülkemizde bu özel bölümler henüz kurulmamıştır, ancak veteriner fakültelerinde verilen nöroloji eğitimi sayesinde, bu fakültenin mezunları, psikiyatrik bozukluğun tedavisini yapma yetkisine sahiptir. Bunun dışında, yasal olarak yetkili yoktur. İsteyenin istediği gibi, hayvan doğrayabildiği ülkemizde yasaları kim takar? Şeklinde bir soru da sorabilirsiniz; ancak bu nedenden ötürü, “Ben bildiğimi okur, istediğimi yapabilirim” diyen biri varsa, bu onun ahlâki sorunudur.
Ayrıca, davranış bozukluğunun temelinde organik hastalıklar yatabilmektedir. Örneğin; anal bezlerinde problemi olan köpek otur komutunu öğrenemez. Bunlar tedavi edilmeden, normal köpeklere uygulanan eğitim metotlarının böyle hayvanlardaki stresi ne derece arttırabileceğine siz karar verin.
Davranış Bozukluklarından Korunma:
Hayvan sahiplerinin veteriner hekimden alması gereken bilgiler:
Başka hastalıklarda olduğu gibi, davranış bozukluklarında da probleme engel olmak, problemi gidermekten daha kolaydır. İleride şekillenecek potansiyel psikolojik problemler, köpek daha 3-12 haftalıkken, alınacak bazı tedbirlerle engellenebilecektir. Bu konuda hayvan sahibini aydınlatmak veteriner hekimlerin görevidir. Aşağıdaki konularda veteriner hekimden bilgi isteyiniz.
A-Köpek edinilmeden önce
Köpek daha satın alınmadan önce, veteriner hekimle kurulacak temasla, birçok yanlışın önüne geçilebilir. Sizin şartlarınıza ve kişiliğinize uymayan bir ırk ve cinsiyetin seçimi, hem sizi hem de köpeği mutsuz edecektir. Irklar üzerine yazılmış olan piyasa kitapları yeterince objektif olamamakta ve genellikle ırkların iyi yönlerine değinmektedirler. Az da olsa, bu ırkların kötü yönlerine değinen kitaplardan alacağınız bilgiler yeterli değildir; bu nedenle veteriner hekiminiz, en azından belirli ırklara mahsus olan hastalık ve doğuştan gelen kusurlar konusunda sizi aydınlatacaktır. Bu dönemde veteriner hekimin önerilerini şöyle özetleyebiliriz:
1. Amaca ve kişiye uygun ırkın ve hattâ cinsiyetin belirlenmesi
2. Yavrular arasından en ideal olanın seçilmesi
3. Yavrunun alınacağı sağlıklı yerler
4. Yavrunun eve getirilişi ve evde yapılması gereken hazırlıklar
B- Köpek edindikten sonra
1. İlk günlerde sahibinin doğru ve yanlış olan davranışları üzerinde çalışma
2. Köpeğin teşvik edilmesi ya da kısıtlanması gereken davranışları
3. Sosyalizasyon dersleri
4. İtaat eğitimi ve ileri eğitim konusunda bilgiler
Psikoloji Nedir? Köpek ve İnsan Psikolojisi Arasında Ne Fark Vardır?
Psikoloji genel anlamda, canlıların davranış şekillerini, bu davranışların sebep ve sonuç ilişkileriyle mekânizmalarını inceleyen bilim dalıdır. Gerek davranış olayları, gerekse de düşünsel olaylar birbirinden bağımsız olmayıp, birlikte incelenirler. İnsanlar veya hayvanlar arasındaki bireysel farklılıklar ve nedenleri psikolojinin konusudur.
Bütün bilimlerin olduğu gibi psikolojinin de kaynağı felsefedir. Ancak psikoloji, 20. yüzyılın başlarında bilimsel yöntemler kullanmasıyla felsefeden ayrılmış ve bilim olarak kabul görmeye başlamıştır.
Davranış mekânizmalarının bir kısmı hayvanlar üzerinde de araştırılmış ve elde edilen bulgulardan insanlara genelleme yapılmıştır (örneğin; Pavlov'un deneyleri).
Zaten psikoloji temelde hayvan-insan ayırımı yapmaz. Bütün canlıların davranışlarında sebep ve sonuç ilişkisini araştırır. İnsan ve hayvanın öğrenme süreçlerinde temel yapı birbirine benzer. Hayvan psikolojisi, her ne kadar biz insanlar tarafından yeterince kavranmamış olsa da, hayvanın yaşamında çok önemli yer tutan bir konudur. İnsan için, insan psikolojisi ne denli önemli ise, köpek için de aynı derece önemlidir dersek, hiç de abartmış olmayız. Beraber yaşayan, çoğu kez de aynı çevre şartlarının etkisi altında kalan bu iki canlı türü arasında mükemmel bir psikolojik iletişim sağlanmaktadır.
Köpekte psikolojiyi ret eden tutuculara rağmen, 1970'li yılların başlarında yapılan çeşitli araştırmalarla hayvanlardaki davranış bozukluklarının tedavisinde psikoloji yöntemlerinin kullanılabileceği kabul görmeye başlamıştır. Bu yöntemleri geliştiren hayvan psikologları, davranış bozukluğu olan hastaları kabul etmeye başlamışlardır.
Son yıllarda bazı ülkelerin veteriner fakültelerinde hayvanlarda psikolojik bozuklukların tedavisiyle uğraşan bilim dalları kurulmuştur. Ülkemizde “hayvan psikolojisi”, yakın bir gelecekte olması gereken yere getirilecek ve bu konuda İ.Ü. Veteriner Fakültesi öncülük edecektir.
Hayvan ve insanın psikolojik yapısı arasındaki farklar nelerdir?
Çok genel bir yaklaşımla, en önemli farkın öğrenme kapasiteleri arasındaki fark olduğunu söyleyebiliriz; zira insan ve köpekte birçok davranışın nedeni yaşam sırasında öğrenilenlerdir. İnsanın öğrenmesinde de ödül ve cezalar önemli yer tutar. Takdir edilen davranış yerleşir, olumsuz neticelere sebep olan davranış terk edilir.
Bebekte olduğu gibi, yavru köpeğin çevreden gelen uyarımlara tepkisi çok sınırlıdır. Gelişimiyle beraber, öğrendiklerinin artmasına paralel olarak, tepkileri de artacaktır. Canlıları davranışa iten iç veya dış uyaranlardır. Bu uyaranlara gösterilen tepkilerin çeşitliliği, canlının gelişim seviyesine göre değişir. Bu noktada, köpek ve insan arasında kıyaslama yapılırsa, insanın bu uyarımlara gösterdiği tepki potansiyelinin köpeğinkinden yüzlerce kez daha fazla olduğu görülür. Gerçekten birçok temel davranış insanda, köpekte ve hattâ farede bile aynıdır. Bu nedenle insan ve köpek, hattâ daha da genellersek, insan ve hayvan davranışları arasındaki fark niceldir (tepki sayısı). Aksi olsaydı, hayvanlar üzerinde yapılan deneyler insana genellenemez ve bu deney sonuçlarını, insan davranışlarını izah etmede kullananlar çıkmazdı.
İnsan ve hayvan psikolojisi arasındaki en önemli benzerliklerden biri ise öğrenmeye meraktır. Bu iki canlı türü de, merakları sayesinde öğrenmeye son derece heveslidir. Bu merak yitirildiği zaman öğrenme arzusu da kalmaz. İnsan eğitimcileri gibi köpek eğitimcileri de, eğitimde merakın önemini çok iyi bilirler.
PROF. DR. H. TAMER DODURKA
DERLEME
CEMİL ŞAHİN