Ülkemizin batı kısımlarında taklacılar Mardin olarak bilinir. Doğudaki gibi geleneksel taklacı yetiştiricilerine bunu anlatmak bildiğiniz gibi biraz zor. Haklılarda.
Belki günümüzde çoğu kuşçunu elindeki taklacılar bir birine benzeyebilir ama bu her zaman böyle değildi. Hatta günümüzde az bulunsalar bile kendi bölgelerinin özelliklerini taşıyan taklacıları üreten usta kuşçulara hala rastlamak mümkün. Kısaca her bölgenin kuşlarının bir birinden azda olsa farklı özelliklerinden bahsetmek istiyorum. Çoğu kuşçu için önemsiz bir ayrıntı olarak görünebilir ama tahminim aramızda hala bu özelliklere önem verenlerimiz var.
Mardin Bu ırkların içinde en irisi olmasının dışındaki farkı sadece koyu mavi, mavi, açık mavi, dumanlı, arap ve beyaz renklerinde olup gül ve tepe özelliklerinin olmamasıdır. Geniş göğüs yapısı klasik bir fiziksel özelliğidir. Alçak ve uzun saatler uçmayı seven bu ırk tek uçurulmayı tercih edip performansını en iyi böyle gösterir.
Urfa Klasik Urfanın en belirgin özelliği kanatlarını düşük tutması (kuyruğunun altında taşıması). Kafa yapısının biraz daha köşeli olması, alnının öteki ırklara göre daha dolgun olması ve Araplarında göz çevresi halkasının hafifde olsa tüysüz ve belirgin olması öteki belirgin özellikleri. Urfa Mardinle aynı renklerde gelmesinin yanında bizim "açık" dediğimiz ama Türkiyenin çoğu yerinde Arapça "sabuni" diye bilinen rengin sarı yerine koyu kahverengi (morumsu) göğüs rengiylede gelir. Çoğu taklacı Rus ırkının atasıdır ve hala Rusyada Urfainski diye kuşlar beslenmektedir. Urfayı pür halinde bu gün bulabilmek bayağı zor. Bazı geleneksel kuşçularda bulmak mümkün ve bence pahası biçilmez değerde kuşlar. Uçuş özellikleri Mardin ırkının benzeridir.
Sivas Bu renklerin üstüne bizim kınalı dediğimiz renkleride eklemiştir. Dolayısıyla kınalı çilli (Miski), gümüş çilli (Çakmaklı) ve açık (Sabuni) bu şehrimizin bize armağanıdır. Çakmaklıların soyu mavilerden, sabuni ve miskinin soyu kahverengilerden gelmektedir. (Başka ırklardada sabuni ve miskiye rastlanılır fakat bu renkler kahverengiden değil mavilerden gelmektedir.) Sivas kuşlarının en farklı yanlari öteki ırklara göre başlarının daha küçük (minyon) ve gagalarının daha ince bir yapıya sahip olmasıdır.
Performans bakımından Mardin ve Urfaya nazaran daha az uçar fakat daha sık oynar. Bunun yanında yere dalış seviyesi bütün ırklarımız içinde en alçak olanıdır. İyisi daldığında kuyruğunu ayaklarını yere değdirmeden bir süre yere sürüp takla kombinasyonuna başlar. Eski kuşçuların yaptıkları yarışlarda kuşun yere ne kadar kuyruk sürdüğünü ölçtükleri söylenir. Daha sık oynamasına karşın Kombinasyonları (takla atıp tırmanış) Mardin ve Urfa'ya göre daha kısadır. Sivasda gülde (ön tepe) vardır.
Ankara Bütün ırklarımızın en küçüğüdür. Vücudu kafası ve kanatları dahil. Ankara gümüş ve kahverengi renkleri dışında her renkte gelir fakat her zaman renk kirlidir. Kirli olarak rengin canlı olmamasını kastediyorum. Maviler yabani güvercin mavisi gibi koyu ve sisli mavidir. Araplarsa hic bir zaman koyu arap olmayıp daha açık renktedir ve kanatlarındakı şeritler (mavilerde oldugu gibi) siyah rengin altında bellidir. Bunun nedenide genetik olarak gerçek arap olmayıp çok koyu maviden gelmeleridir. Bu kuşların bir birine vurulmasıyla koyu mavi elde edilmesi normaldir. Limon, portakal, şeker ve kırmızılar her zaman gırimsi (kül rengine yakın) bir renkle kaplıdırlar. Bu dört renkten birisine sahip olan bir Ankara kuşunun hiç bir zaman kuyruk ve kanat uçlarının süt beyaz olmaması ve gırimsi bir beyaz olması lazımdır. Bizim açık (boz) dediğimiz ve çoğu güvercin yetiştiricilerinin kirli sabuni olarak bildiği renk bu şehrimize aittir. Aslında bu renk sabuni ile ilgili olmayıp mavi renginin bir tonudur. Benzer bir renk durumu kahverengilerdede mevcuttur. Açık kahverengi olarak bilinen bu renk aslında yine maviden gelme olup gerçek kahverengi rengiyle ilgisi yoktur. Bunu anlamak için basit bir test kuşun büyük teleklerine bakmakla yapılabilir. Gerçek kahverengi güneşin etkisiyle renk kaybına uğrar. Bu nedenle kuşun kanadı açıldığında en uzun tüyün kanat kapalıyken bir önceki tüy tarafından tapatılmış kısmı (güneş görmeyen) en uzun tüyün uç kısmından daha koyudur. Sanki bir gölge gibi görünür. Bunu Ankara kahverengilerinde göremezsiniz.
Ankaranın en önemli özelliği ise performansıdır: Öteki ırkların aksine taklalarının arasında çok az bir zaman vardır ve çok daha sıkı takla atarlar. Her takladan sonra hafif (çoğu zaman dikkati çekmiyecek kadar) bir yükseklik kaybedip tırmanışa çıkar. Tırmanışı öteki ırklara nazaran biraz daha kısa fakat daha fazla kombinasyonla (her takla atıp tırmanışa bir kombinasyon dersek) doludur. Damarı sert olanlar delicesine takla atar ve kısa bir süre uçurulmayınca tutulur (takladan uçamamak). Oyunlarının sertliği ve klasik fiziği ile benim en favorim olan taklacı türüdür. Ankara güvercin yetiştiricileri Türkiye'de belkide tek kendi ırklarına sahip çıkmış yörenin yetiştiricileridir. Bu ırkı pür halinde bulabilmek Ankarada oldukca kolaydır.
Antalya Maalesef günümüzde Suriye ve Irak dışında bulunmıyan bir ırktır. Selçuklular zamanında bu ülkelere tanıtılmış fakat zamanla Antalyada başka şehirlerin kuşlarıyla kırılarak ortadan kalkmıştır.
Bu ırk ötekilerine göre daha dar bir göğüse sahip olup bacakları ve boynuda oldukca uzundur. Gaga yapısı Konya taklacıları gibi kısadır. Özelliği renklerinin canlılığı (her renkte gelir) ve güllü (ön, arka ve çift tepe) gelmesidir. Performans konusunda iddialı değildir. Kümese doğru dalıp çıkma özelliği yoktur. Urfa gibi ötekilerine nazaran daha hızlı uçar ve yanlız uçmayı tercih eder. Yüksekte uçar ve havada oynar.
Diyarbakır En toplu, bacakları ve boynu kısa olan ırkımızdır. Vücut yapısı önden bakınca bir "O" yerine basık bir elips şeklindedir. En güzel renklere sahip olmanın dışında paçalarıda bütün ırklardan daha uzun olup Gülleri öteki ırklara göre daha gelişmiştir. Tabak güllü denilen ön tepe bu ırka mahsusdur. Arka tepe bir yanaktan ötekisine uzanıp öteki ırklarınkınden daha yüksek olmanın dışında bazen uçları öne doğru hafifce kıvrılır. Performans konusunda Diyarbakır pek iddialı değildir. Bu şehrimize Türkiyenin güvercin başkenti diyebiliriz. Güvercin kültürümüze bu kadar katkıda bulunan belki başka bir şehir yoktur. Sadece Diyarbakırın Türkiyenin tamamından daha fazla güvercin ırkı vardır. Bunun yanında ense ve göğüs gülünü, Kiremit kırmızı ve sarı (portakaldan farklı olarak vücudun tamamının sarı renkte olması)renklerinide bu şehrimize borçluyuz.
Çorum Çogunlukla kaplan renkleriyle gelen bu ırkımız Çorum dışında pek rağbet görmemiştir. Bunun büyük nedeninin renk bakımından pek çekici olmamasi ve paçasız olması gelmektedir. Bu bir yana, şimdiye kadar gördüğüm en iyi performanslı kuşların içindedir. Bu ırkta beyaz ve mavi gibi öteki düz renklerde mevcuttur.
Malatya Genelde iki renklidirler ve paçaları oldukca büyüktür (15-20 cm.). Malatyalar genelde tepelidirler.
Performans bakımından ikiye ayrılırlar. Sekmeleyen: Masanın üzerinden yere inmeleri çok zordur. Merdivenden çıkar gibi ayaklarını hareket ettirirler ve yukarı doğru çıkarlar.
Sallanık: Bunların farkı inmek için geldiklerinde direk inemezler beşik gibi sallanarak inerler. Ayak hareketleri yoktur.
Her ikisininde taklasi boldur, yüksekte ve çok uçarlar. (Arkadaşımız Duran Unakazana'nın Malatya hakkında verdiği bilgilere teşekkürlerimi sunarım)
Konya Fizik olarak Mardine çok yakın olan bu ırkımızın en büyük farkı gaga yapısıdır. Öteki ırklarımıza nazaran kısaca bir gaga yapısına sahip olup aynı zamanda sabit renklerde gelmesede genelde mavi renk ağırlıktadır. Antalya gibi havada oynamayı sever ve Konyalı kuşçular tarafından özellikle Ankara ve Sivas ırklarıyla kırılarak oyun aşağı indirilir. Bu tür kırma kuşlar üstün seviyede oyun sergiler.